Soğuk Savaş’ın Isınan Cephesi: Arktik

“`html

Arktik: Güneşin Hiç Batmadığı, Geleceğin Tartışıldığı Bir Bölge

Eğer gerçekten ‘güneş batmayan’ bir coğrafya arıyorsanız, keşifçiler tarafından ‘Gece Yarısı Güneşinin Diyarı’ olarak adlandırılan ve yılın dört ay boyunca güneşin asla batmadığı Arktik bölgesi tam size göre.

Bölge, sıkça ‘Beyaz Çöl’ ve ‘Buzlar Krallığı’ gibi zıt anlamlar taşıyan adlarla anılsa da, gerçekler daha farklıdır. Ancak buraya adım atmadan önce, son yıllardaki iklim değişikliği ve çevresel tahribat konularına dikkat etmekte fayda var.

Küresel sera gazı emisyonlarının artışı, Arktik buzullarının hızla erimesine neden oluyor. Buzulların erimesi, Dünya’nın albedo etkisini (Güneş ışınlarının yansıması) azaltarak okyanusların daha fazla ısı emmesine sebep olmakta. Bu durum, dünya genelindeki rekor sıcaklıkları daha da yükseltir durumda.

ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) verilerine göre, Arktik deniz buzu son 40 yılda, her on yılda % 13 azaldı. Bu hız, 1500 yıl içinde görülmemiş bir durum. Dünya Ekonomik Forumu ise, Arktik bölgesinin 2020’lerin sonu ile 2030’ların başları arasında ilk ‘buzsuz yazı’ geçirebileceğini öngörmekte ve bu süreçte, Buzlar Krallığı üzerindeki buz örtüsünün bir milyon kilometrekareye düşebileceğini tahmin ediyor.

BUZULLARIN ALTINDAN YÜKSEK DEĞERLER

Bu durumun sonuçları çoğumuzun aşina olduğu felaketler: artan doğal afetler, tatlı su kaynaklarının azalması ve ekosistem bozulmaları gibi. Ancak, bazı kritik unsurlar bölgeye kıyısı olan ülkelerin iştahını kabartıyor.

Arktik bölgesinin, özellikle hidrokarbon ve mineraller bakımından büyük oranda ‘keşfedilmemiş doğal kaynaklara’ sahip olduğuna dair birçok inanç var. ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu (USGS), Arktik’in dünya çapında çıkarılmamış petrol kaynaklarının % 13’ünü ve doğal gaz kaynaklarının % 30’unu barındırdığını bildiriyor.

Arktik Manzarası

Bölgedeki başka bir değerli unsur ise fosfat, boksit, elmas, demir cevheri, altın, gümüş, bakır ve çinko gibi zengin minerallerdir. Ancak bu kaynaklar sadece kendi başına bir değer taşımıyor; bir diğer yönü de global ticareti etkileyecek potansiyeli.

YENİ TİCARET YOLU: Kuzey Deniz Rotası

Tarihî olarak, Arktik’in buzlarla kaplı olması, ticaret gemilerinin bu suları geçmesini imkânsız kılıyordu. Ancak günümüzde, azalan buzul alanları yeni ticaret yolları açma olanağı sunuyor. Özellikle Rusya’nın Sibirya kıyıları boyunca uzanan Kuzey Deniz Rotası (NSR) ve Kanada’nın Arktik Takımadaları arasındaki Kuzeybatı Geçidi, büyük pazarlar arasındaki mesafeyi önemli ölçüde kısaltıyor. Arktik Enstitüsü‘ne göre NSR, Doğu Asya ile Avrupa arasındaki seyahat süresini geleneksel Süveyş Kanalı rotasına göre %40 oranında kısaltabilir.

Şu an için Arktik nakliyeciliği yılda yalnızca üç ila dört ay sürebiliyor, bu da genellikle yaz aylarına denk geliyor. Ancak Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporları, 2015-2065 yılları arasında nakliye sezonunun yıl yıllar artacağı tahmininde bulunuyor; bu da petrol ve doğal gaz gibi büyük hacimli malzemelerin Arktik rotalarını daha sık kullanma anlamına geliyor.

Arktik Deniz Ticareti

Dahası; “Arktik nakliye güzergahlarındaki artışın, Süveyş ve Panama gibi geleneksel deniz yollarını ciddi ölçüde etkileyeceği” gerçeği, Arktik’in stratejik önemini her geçen gün artırıyor. Bu yüzden büyük güçler, bu değişen dengelere göre politikalarını yenileyip Arktik’teki faaliyetlerini artırıyor.

KİMLER, NE KADAR PAYA SAHİP?

Jeopolitik rekabet hakkında konuşmadan önce, Arktik dairesinin toplam yüzölçümünün hangi devletler arasında paylaşıldığına bakalım. Sekiz ülkenin Arktik bölgesinde kıyısı var: Rusya, Kanada, Danimarka, ABD, Norveç, Finlandiya, İsveç ve İzlanda.

Rusya, Arktik’in yarısından fazlasını, %53 gibi büyük bir oransal payla yönetiyor. Bunu takip eden Kanada, %29 ile ikinci sırada yer alıyor. Danimarka‘nın payı, Grönland sayesinde %12 civarında. ABD, Alaska‘nın bir parçasıyla bu bölgenin %4‘üne sahip. Norveç ise Arktik topraklarının, Svalbard da dahil olmak üzere %2’sini oluşturmakta. Finlandiya, İsveç ve İzlanda’nın toplam payı ise %3‘ün altında. Ayrıca, herhangi bir ülkeye ait olmayan uluslararası sular ve bölgeler de mevcuttur.

Arktik Cografyası

Bugün 2,4 milyon civarında Rus vatandaşı Arktik bölgesinde yaşamaktadır ki bu da küresel Arktik nüfusunun yarısından fazlasını temsil ediyor. Ayrıca, Arktik bölgesi Rusya’nın GSYİH’sinin %10’unu ve ihracatının %20’sini karşılamakta.

Ancak ABD’nin Arktik bölgesindeki toprak payı, Türkiye’deki Van, Hakkari ve Şırnak illerinin toplam yüzölçümünden daha düşük bir oran iken, ABD’nin bu alandaki faaliyetleri çelişkili bir durum oluşturuyor. ABD Donanması, Hürmüz Boğazı’ndan Güney Çin Denizi’ne kadar her yerde varlık gösterirken, Arktik bölgesinde de artan bir askeri varlık sergilemekte. Bölgenin artan stratejik önemi, ABD’nin buradaki askeri, ekonomik ve kültürel faaliyetlerini daha dikkatli değerlendirmeyi gerektiriyor.

JEOPOLİTİK GERİLİMLER ARTMAKTA

Arktik, yalnızca küresel ısınma ile değil, aynı zamanda yoğun bir jeopolitik rekabetle de giderek daha karmaşık bir alan haline geliyor. ABD’nin çabaları, Rusya’nın 17,1 milyon kilometrekarelik topraklarının %20’sini kapsayan bu bölgedeki etkisini azaltmaya yönelik olsa da, küresel ticari dengesizlikler yaratmakta ve dünya barışını tehdit etmektedir.** Washington’un NATO müttefiklerini bölgedeki faaliyetlerini artırmaya yönlendirmesi, gerilimleri derinleştirirken Soğuk Savaş dönemine ait fay hatlarını yeniden harekete geçiriyor.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), 2024 yılında yayınladığı Arktik Stratejisi belgesinde, bu bölgenin ‘ulusal güvenlik ve savunma açısından son derece önemli olduğunu’ belirtmiştir. Bu strateji, ‘izleme ve yanıt verme’ teması ile ‘bölgedeki askeri varlıkların artırılmasını’ hedef alıyor. ABD bu bağlamda geniş çaplı askeri tatbikatlar düzenlemekte.

Örnek olarak, 16 Şubat – 17 Mart 2023 tarihleri arasında icra edilen Arctic Forge 23 tatbikatı, Finlandiya‘da düzenlenen ‘Defense Exercise North’ ve Norveç‘te gerçekleştirilen ‘Joint Viking’ tatbikatlarını da kapsamaktadır. İkinci önemli tatbikat ise, 29 Mayıs – 9 Haziran 2023 tarihleri arasında aynı zamanda gerçekleşen Arctic Challenge Exercise 2023 olup büyük ölçekli bir gösterim niteliğindeydi.

Arktik Tatbikatları

Finlandiya, Norveç ve İsveç‘in ev sahipliğindeki tatbikatlara, 14 ülke katılım sağladı. Bu ülkeler arasında Hollanda, Belçika, Birleşik Krallık, Kanada, Fransa, Almanya, Danimarka, Çek Cumhuriyeti ve ABD bulunuyordu. Tatbikata ek olarak, Akdeniz ülkesi İtalya ve NATO üyesi olmayan İsviçre de katıldı. Toplam 150 hava aracı ve 2.700 personelin dahil olduğu tatbikatta, büyük ölçekli hava operasyonları yapılarak katılımcılara ait hava kuvvetlerinin koordine edilmesi sağlandı.

GERİLİM ve TARTIŞMALARIN KAPISI ARALANIYOR

ABD’nin bölgedeki askeri tatbikatlarının dışında kalan duyurular, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından Aralık 2023’te yayınlanan ‘ABD Genişletilmiş Kıta Sahanlığı Dış Sınırları Duyurusu’ da dikkat çekici. Bu bildiri, Kuzey Kutbu‘ndaki kıta sahanlığının yaklaşık bir milyon kilometrekare genişletildiğini ortaya koyuyor ve bu durum Rusya tarafından ‘yeni bir provokasyon’ ve ‘uluslararası hukukun açık bir ihlali’ olarak değerlendirilmektedir.

Bildiride, bu kararın 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) ile uygun bir şekilde alındığı iddia edilse de Rusya, ABD’nin CLCS’ye başvurmadan tek taraflı bir karar aldığı görüşündedir. Ayrıca, ABD’nin UNCLOS’a taraf olmaması, kıta sahanlığı sınırlarının belirlenmesinde mantıklı prosedürlerin işletilmediği anlamını taşımaktadır. Bu durum, Kuzey Kutbu jeopolitiği üzerinde ciddi riskler oluşturmaktadır.

ABD’nin bu açıklamasının hemen ardından, 13. Uluslararası Kuzey Kutbu Forumu‘nda, dönemin Rus Donanması komutanı Amiral Nikolay Yevmenov, “Rusya’nın Kuzey Kutbu sınırlarını genişletmeye odaklandığını” vurgulamıştır. 18 Mart 2024 tarihinde Rusya, Uluslararası Deniz Yatağı Otoritesi aracılığıyla ABD’nin tek taraflı kıta sahanlığı sınırlarını tanımadığını ilan etti.

Arktik Gerginliği

Rusya, Temmuz 2024’te, Kuzey, Pasifik ve Baltık filolarından 300 savaş gemisi, 50 uçak ve 20 bin personelin katılımıyla geniş çaplı bir tatbikat düzenledi. Bu işgal, ABD ve NATO’nun artan denizcilik faaliyetlerine bir karşılık olarak gerçekleştirildi.

ABD’nin barışı hedeflemekten ziyade daha fazla askeri önlem aldığını gösteren bu tek taraflı karar, yüksek ihtimalle Arktik ülkeleri arasında yeni toprak ihtilaflarına yol açabilir. Ayrıca, bölgesel silahlanma yarışını hızlandırarak askeri faaliyetlerin artmasına ve muhtemel çatışmalara sebebiyet verebilir.

NÜKLEER FELAKET RİSKİ

Tarih, Arktik’te kontrolsüz eylemler sonucu neler olabileceğine dair ciddi uyarılar sunmaktadır. Soğuk Savaş yıllarında da büyük güçlerin mücadelesine sahne olan bu bölge, uzun vadede kültürel ve ekolojik çöküşler yaşatmıştır.

Örneğin, Soğuk Savaş döneminde Arktik bölgesinde yaşayan İnuit toplulukları zorla yerinden edilmiş, ailelerin geleneksel yaşam alanları yok edilmiştir. Bu süreçte büyük kültürel kayıplar ve kalıcı travmalar yaşanmıştır.

Mevcut durumda, şartlar bu şekilde devam ederse Arktik, tıpkı Soğuk Savaş dönemindeki gibi bir çevresel yok oluş alanına dönüşebilir. Ancak, daha güvenli alternatifler daima mevcut.

Arktik ve Gelecek

Kant, “Ebedi Barış Üzerine Felsefi Bir Deneme” (Zum Ewigen Frieden) adlı eserinde, “Doğa, savaş yerine barışı mümkün kılacak koşulları yaratmaya çalışır.” diyerek düşünmeye değer bir önerme sunar. Zira şu an Arktik bölgesindeki çevresel felaketler, dünyanın geleceğini tehdit ederken, aynı zamanda devletlere ‘yeni işbirliği fırsatları’ önermektedir.

Bu fırsatlar, zamanında ve bilinçli bir şekilde değerlendirilirse, bölgedeki gerilimlerin azalmasını sağlayabilir; devletlerin barışı tercih etmelerinde sosyal, politik ve ekonomik koşulların oluşmasına yardımcı olabilir. Ancak bu fırsat, daha büyük bir küresel nükleer felaket ile yüzleşmeden ve tarihsel felaketler yaşamadan değerlendirilmelidir.

LEVIATHAN BEKLENTİSİ…

Yunan mitolojisinde, Arktik bölgesi tanrılar ülkesinin komşusu olan ölümsüzlerle dolu, ütopik bir diyar olan Hyperborea‘dı. Bu bölgede ne kar ne de buz mevcuttu. Erken dönem Rus milliyetçileri, bu efsaneden hareketle kendilerini Hyperborealıların doğal varisleri olarak tanımlamışlardı.

Arktik Buzulu

Günümüzde Arktik üzerindeki rekabet, büyük ölçüde Thomas Hobbes’un “doğa durumu” teorisiyle örtüşüyor. Hobbes, insanların kaynaklar için rekabet ederek, güvenlik kaygıları içinde hareket ettiği bir durumu betimlemiştir ki bu da Latince’de “bellum omnium contra omnes” yani “herkesin herkese karşı savaşı” ifadesiyle özetlenir.

Hobbes’a göre bu kaotik durumdan çıkmanın tek yolu, bireylerin özgürlüklerinden feragat ederek mutlak bir otorite ve güçlü bir egemen güç altında bir araya gelmesidir. Bahsedilen güç ise, adına İncil’de geçen büyük ve güçlü deniz canavarı olan ‘Leviathan’ ile özdeşleştirilir. Düzenin, güvenliğin ve barışın teminatı olan Leviathan, toplumu yönetim altında tutan güçlü bir otorite simgesidir.

Peki, bu durumda Leviathan kim olacaktır?

Arktik’i ulusal kimliklerinin ve anavatanlarının önemli bir parçası olarak gören Ruslar mı, yoksa soğuk sular üzerinde nükleer denizaltılarla altın arayan “kovboylar” mı sizce?

“`

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir